Haber

Cumhuriyet Savcısı Asım Ekren: Gazetecilerin ifadeleri kanunen suç sayılmamalı

Cumhuriyet Savcısı Asım Ekren, “İnternet, Gazete, Televizyondaki Hukuka Aykırı Yayınlara Karşı Başvuru Usul ve Esasları” kitabında, radyo-televizyon, gazete-dergi ve sosyal medya gibi kitle iletişim araçlarının önemine dikkat çekti. Basın yayın mensuplarının açıklama ve davranışlarının, basın özgürlüğü çerçevesinde büyük değer taşıdığını belirten Ekren, hukukçular ve basın mensupları için mevzuat ve yüksek mahkemelerin kriterlerine dayanan genel bir çerçeve oluşturulduğunu vurguladı. Ayrıca, basın özgürlüğünün demokratik toplumların temel taşlarından biri olduğunu ifade ederek, meslek mensuplarının sorumluluklarının da göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtti.

GAZETECİLİK FALİYETLERİ HAKKINDA AÇIKLAMA

Cumhuriyet Savcısı Asım Ekren, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında toplanan tüm dosya kapsamındaki belge, bilgi ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda, sanığın gazetecilik mesleğini icra ettiği ve belirli medya organlarında aktif olarak yer aldığı bilgilerini paylaştı.

  1. Sanığın-davalının iddianamedeki suç-dava dilekçesi tarihi öncesinde, esnasında ve halen günlük, …süreli-yaygın süreli-bölgesel süreli-yerel süreli (ulusal-bölgesel-yerel) olarak yayın yapan… Gazetesi’nde-Televizyonu’nda-Radyosu’nda-İnternet Haber Sitesi’nde… sıfatla basın yayın mensubu olarak gazetecilik mesleğini icra ettiği,
  2. Suç-eylem tarihinde, …sıfatıyla ulusal-yerel yayın yapan… Televizyonu’nda,-İnternet Kanalı’nda ülkemizin-bölgemizin-ilimizin genel, politik, ekonomik, sosyal gibi güncel konuların karşılıklı olarak tartışıldığı ve farklı ya da benzer görüşleri savunan ve kamuoyunca da bilinin… sıfatları olan konukların katılımıyla canlı-naklen-kayıttan-tekrar olarak yayınlanan… isimli programa katıldığı, (… Gazetesi’ndeki-Dergisi’ndeki-İnternet Haber Sitesi’ndeki isimli köşesinde günlük-haftalık-aylık makalesini yazdığı), (… sıfatıyla davetli olduğu konferans-seminere katıldığı),
  3. Buna göre sanığa-davalıya atılı ve iddianameye-davaya konu edilen fiilin, …sarf edildiği-söylendiği-yazıldığı hususunda herhangi bir şüphe veya itirazın olmadığı…

HUKUKİ NİTELENDİRME VE MEVZUAT

Cumhuriyet Savcısı Asım Ekren, basın yayın mensubu olan sanığın sözlerinin hukuki niteliği üzerine değerlendirmelerde bulundu. Ekren, basın yoluyla işlenen eylemlerin hukuki ve cezai sorumluluklarının, Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Yargıtay tarafından belirlenen ilkeler çerçevesinde ele alınması gerektiğini vurguladı. Bu bağlamda, sanığın ifadelerinin hukuka uygunluk sınırlarının netleştirilmesi ve tartışılması gerektiğini ifade etti. Yüksek mahkemelerin kabul ettiği kriterlerin ışığında, eylemin hukuki değerlendirilmesinin önemi bir kez daha vurgulandı.

Bu itibarla

*Basın yayın yoluyla işlenen ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi mümkün olabilen eylemlerin hukuka uygunluk nedenleri ile sınırları,

*Politikacıların, yöneticilerin, kamu görevlilerinin davranışlarının, basın yayın mensubunca ve basın yayın yoluyla kamuoyuna tanıtılması, halkın denetimine sunulması ile bu sıfatı taşıyan kişilerin görevlerini yerine getirmeleri nedeniyle yapılan eleştirilerde daha fazla hoşgörü göstermelerinin gerekip gerekmediği,

*Basın yayın mensubunun sarsıcı bir etki oluşturabilen, belli oranda kışkırtıcı, abartılı, kaba, rahatsız edici, ağır, sert eleştiri niteliğindeki davranışlar, cevap niteliğinde veya karşılıklı tartışma, konuşmalardaki sınırların biraz daha genişliği,

*Kişiden kişiye değişebilen değer yargıları ile maddi olguların farklılığı,

*Kişi menfaati ile ifade özgürlüğünün karşı karşıya kaldığı, çatıştığı durumlar,

gibi kriterler çerçevesinde bakıldığında aşağıdaki hukuki nitelendirmelerin yapıldığı görülecektir.

  1. Basın yayın yoluyla işlenen bir eylemin, ifade (basın) özgürlüğü sınırları içinde ve/veya hukuka uygun olup olmadığının değerlendirilmesi ile ilgili olarak basın yayın dışı bir olaydaki davranış biçiminin (söylemin) hukuka aykırılık oluşturduğu kabul edildiği durumlarda, basın yayın yoluyla yapılan bir yayındaki-olaydaki davranış biçimi (söylemi) hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Basın yayın araçları veya mensuplarının, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri (kamuoyunu) bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğu vardır. Bunu yerine getirirken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki (basın yayın dışındaki) hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. İşte bu farklılık ve ayrık durum gözetilerek yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluk sınırı belirlenmelidir. Örneğin, Anayasa Mahkemesi, Genel Kurulu’nun 03.03.2016 tarih ve 2013/5653 sayılı başvurunun 38, 39 ve 50. paragraflar ile 23.10.1997 tarih ve 1997/19 esas, 1997/66 karar; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Genel Kurulu’nun 03.07.2015 tarih ve 2013/6237 sayılı başvurunun 39. paragrafı; 08.04.2015 tarih ve 2013/3614 sayılı başvurunun 34. paragrafı; 23.01.2014 tarih ve 2013/2602 sayılı başvurunun 40. paragrafı ile 16.07.2013 tarih ve Mater-Türkiye, 54997/08 sayılı başvurunun 52. paragrafı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun(HGK) 13.02.2020 tarih ve 2017/4-2338 esas, 2020/140 karar ile 06.12.2013 tarih ve 2013/4-443 esas, 2013/1646 karar; 4.Hukuk Dairesi’nin (HD) 08.10.2019 tarih ve 2017/15 esas, 2019/4441 karar sayılı ilamlarında bu yönde hukuki nitelendirmeler yapılmıştır.
  2. Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılması ancak onu hukuka uygun kılan, diğer bir anlatımla hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir nedenin bulunmamasına bağlıdır. Bu kapsamda, basın yayın yoluyla işlenen suçlarda hukuka uygunluk nedeni oluşturan haber verme ve eleştiri hakkı, temelini Anayasa’nın 28 inci ve devamı maddelerinden alan haber verme ve eleştirme hakkının kabulü için, açıklama veya eleştiriye konu olan haberin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgisinin ve yararının bulunması, açıklanış şekliyle konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması gerekir. Düşünce özgürlüğü ve dolayısıyla eleştiri, demokratik toplumlarda vazgeçilmez bir haktır. Toplumun ilerlemesi ve yararı için zorunludur. Bu, demokratik toplum düzeninin ve çoğulculuğun gereğidir. Eleştiri de kaynağını bu özgürlükten alır, eleştirinin doğasından kaynaklanan sertlik suç oluşturmaz. Eleştiri övgü olmadığına göre sert, kırıcı ve incitici olması da doğaldır. Örneğin, Yargıtay 8.Ceza Dairesi’nin (CD) 19.06.2023 tarih ve 2021/16724 esas, 2023/4938 karar; 29.05.2023 tarih ve 2021/15314 esas, 2023/3794 karar ile bu kararlarda atıf yapılan Ceza Genel Kurulu’nun (CGK) 2016/64 esas, 2018/63 karar: 12.Ceza Dairesi’nin 21.12.2022 tarih ve 2020/9565 esas, 2022/10257 karar; 29.06.2022 tarih ve 2020/12479 esas, 2022/5270 karar; 7.Ceza Dairesi’nin 28.04.2022 tarih ve 2022/2578 esas, 2022/8709 karar; 19.Ceza Dairesi’nin, 11.03.2019 tarih ve 2018/8289 esas, 2019/5452 karar ile bu kararlarda atıf yapılan Ceza Genel Kurulu’nun, 03.02.2007 tarih ve 2007/7-28 esas, 2007/34 karar sayılı bu yönde hukuki nitelendirmeler yapılmıştır.
  3. Anayasa Mahkemesi’ne göre, mutlak olmayan ve sınırlanabilir bir hak niteliğinde olan ifade özgürlüğü, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimine tabidir. Sınırlamaların istisnai, zorunlu ve belli koşullar çerçevesinde olması gerektiğine ve bu sınırlamaların dar ve ikna edici olarak yorumlanması gerektiğini vurgulamıştır. Örneğin, AYM, GK, 27.09.2023, B.No: 2021/8967, 35, 12.11.2014, B.No: 2013/1461; 25.06.2014, B.No: 2013/409; 23.01.2014, B.No: 2013/2602 sayılı kararları bu bağlamdadır. Ülkeden ülkeye kısmen değişmekle birlikte, ülkelerin çoğunda; iftira, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet oluşturmaya yönelik olan ifadeler düşünce-ifade-basın özgürlüğü kapsamı dışında değerlendirilmekte ve suç sayılmak suretiyle cezalandırılmaktadır. Örneğin, AYM, 04.06.2015, B.No: 2014/12151; 23.1.2014, B.No: 2013/2602; 02.10.2013, B.No: 2013/1123; 18.6.2009, E.2006/121, K.2009/90; 05.06.1997, E.1996/70, K.1997/53. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 27.10.2009, E.2009/9-190, K.2009/253; 29.04.2008, E.2007/8-244, K.2008/92 sayılı kararlarında Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu bu kararlarına atıf yapmıştır. Benzer nitelendirmelerle AİHM kararlarına göre yayının, toplumun ilgisini çeken, güncel ve kamunun yararını güden bir tartışmayı içermesi ile halkı kin ve düşmanlığa sevk etmemesi, şiddete teşvik etmemesi, nefret veya ayrımcılık içermemesi, suçu ve suçluyu övmemesi, terör veya ayrılıkçı hareketleri övmemesi, meşrulaştırıp yüceltmemesi, başkalarının kişilik haklarını, onur, şeref ve saygınlığını, hakaret, sövme veya benzer yollarla zedelememesi gerekir. İfade özgürlüğü istisnalara tabi olsa da bu istisnalar dar bir biçimde yorumlanmalı ve sınırlama nedeni ikna edici bir biçimde ortaya konmalıdır. AİHM, Lehideux ve Isorni-Fransa, 23.09.1998; 26.11.1991, Observer ve Guardian-Birleşik Krallık, A Serisi no: 216, B.No: 13585/88. Karları bu yöndedir. Bu kararlara HGK, 16.06.2020 E.2017/4-1349, K.2020/407 ve 23.06.2020. E.2017/4-1406, K.2020/449 sayılı ilamlarında da atıf yapılmıştır.
  4. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında geçtiği üzere basın özgürlüğü, kamuoyuna yöneticilerin davranışlarını tanıtmak ve halkın denetimine sunmanın en önemli araçlardandır. Basın özgürlüğü, bu yönüyle halkı ilgilendiren haber ve bilgileri iletme ve aktarma özgürlüğüdür. Mahkeme basının, ‘halkın gözcülüğü’ ve ‘bekçiliği’ görevini yerine getirdiğini ve bu nedenle de ifade özgürlüğünün kullanımında kendisine ayrıcalık tanındığını belirtmektedir. Örneğin, Édıtıons Plon V.-Fransa, başvuru no: 58148/00, 44; Bladet Tromsø And Stensaas V.-Norveç, B.No: 21980/93, 59; sayılı kararlar bu yöndedir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.06.2015 tarih ve 2013/4-2436 esas, 2015/1731 karar sayılı ilamında söz konusu kararlara atıf yapılmıştır. Yine benzer nitelendirmelerle basının, başkalarının itibarlarını korumak için çizilmiş sınırları aşmaması gerekmekle birlikte, kamunun menfaatinin bulunduğu diğer alanlarda olduğu gibi siyasi meselelerde de haber ve fikirleri iletmek, yine basına düşen bir görevdir. Sadece basının bu tür haber ve fikirleri iletme görevi yoktur; ayrıca bunlarla birlikte halkın da bunları edinme hakkı vardır. Daha genel olarak siyasal tartışma özgürlüğü, Sözleşmesi’nin her noktasına egemen olan demokratik toplum kavramının tam da merkezinde yer alır. Örneğin, 16.07.2013 tarihli, Mater-Türkiye, başvuru numarası, 54997/08, paragraf, 52; Genel Kurul’un 03.07.2015 tarihli, başvuru numarası, 2013/6237, paragraf, 39; 25.6.1992 tarihli, Thorgeir Thorgeirson-İzlanda, numarası, 239, paragraf, 55-70 sayılı kararlar da aynı hukuki değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi kararında da yukarıda yer alan tespit ve değerlendirmelerle paralel hukuki vasıflandırma yapılmıştır. Buna göre basın özgürlüğü, demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir. Demokratik bir sistemde, devletin eylem ve işlemlerinin, adli ve idari yetkililerin olduğu kadar, basının ve aynı zamanda kamuoyunun da denetimi altında bulunması gerekmektedir. Yazılı, işitsel veya görsel basın, kamu gücünü kullanan organların siyasi kararlarını, eylemlerini ve ihmallerini sıkı bir denetime tabi tutarak ve vatandaşların karar alma süreçlerine katılımını kolaylaştırarak demokrasinin sağlıklı bir şekilde işlemesini ve bireylerin kendilerini gerçekleştirmelerini güvence altına almaktadır. Bu sebeple basın özgürlüğü, herkes için geçerli ve yaşamsal bir özgürlüktür. Örneğin, 25.06.2014 tarihli, başvuru numarası 2013/409, 75. paragraf; 03.03.2016 tarihli, başvuru numarası, 2013/5653 sayılı kararlarındaki nitelendirmeler bu istikamettedir.
  5. İfade ve basın özgürlüğü, yalnızca iyi karşılanan veya rahatsız edici bulunmayan veya kayıtsız kalınan bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda saldırgan, sarsıcı bir etki oluşturabilen veya rahatsız eden türdeki bilgi veya fikirler için de geçerlidir.Bu yöndeki nitelendirmeye şu kararlar örnek gösterilebilir: AYM, 16.07.2004, B.N: 2012/1184; 19.CD, 11.03.2019, E.2019/921, K.2019/5454; 19.06.2017, E.2016/13057, K.2017/5905; CGK, 13.02.2007, E.2017/7-28, K.2007/34; AİHM, 07.02.2012, BD, 0660/08, Von Hannover -Almanya; AxelSpringer AG-Almanya, BD, 39954/08.
  6. Kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmalarının zorunlu olduğu, bununla birlikte görevlerini yerine getirirken icra ettikleri eylem ve sözlerine yönelik eleştirilere karşı sade vatandaşlara göre daha fazla hoşgörü göstermeleri gerektiğini belirtmiştir. Fiil isnadına dayanmayan ve ispat gerektirmeyen değer yargılarından ibaret sözlerin sarsıcı olsa bile eleştiri hakkı ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği kabul edilmiştir. Buna şu kararları örnek gösterilebilir: AİHM, Hriko-Slovakya, 2004, prg. 40,45; Jeruselam-Avusturya, 2001, prg.44; Sokolowski-Polonya, 2005 prg.47; Steur-Hollanda, 2003, prg.39.
  7. Genel kabule göre basın yayın mensuplarının, görüşlerini yayın yoluyla ifade ederken, yayınlarda kişiden kişiye değişebilen değer yargısı ile maddi olguları birbirinden ayırmak gerektiği görüşü benimsenmiştir. Başka bir deyişle bir kişinin kişilik haklarını zedeleyebilecek sözlerin niteliğine ilişkin olarak, olgular ile değer yargıları arasında geleneksel olarak bir ayrım yapılmaktadır. Olguların gerçekliği ispat edilebilse de değer yargılarının doğruluğunu kanıtlamak mümkün değildir. Sınırlamaya konu edilen bir yayında, sırf kişiden kişiye değişen ve ispatı mümkün olmayan değer yargılarından hareketle birtakım sözlerin söylenmesi düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir. Bu nitelendirmeye şu kararları örnek olarak göstermek mümkündür: 4.CD, 21.12.2023, E.2021/17693, K.2023/26149; AİHM,Karis-Yunanistan, 5.6.2008; Erdener-Türkiye 02.02.2016; Morar-Romanya, 07.07.2015; Lingens-Avusturya, B.No: 9815/82, 08.07.1986, prg.46;HGK, 01.02.2012, E.2011/4-687, K.2012/26; 19.CD, 15.05.2017, E.2016/74. K.2017/4574.
  8. Genel kabul itibariyle kişinin menfaati ile ifade özgürlüğünün karşı karşıya kaldığı durumlarda, hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekir. Bunun sonucunda, daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında, somut olayda ve o an için korumasız kalması uygun kabul edilebilir. Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Yayınlar yönünden hukuka uygunluk şartlarının varlığı ve belirtilen sınırların açıkça aşılmamış olması halinde ifade özgürlüğünün korunması adına haberin korunması gerektiği kabul edilmiştir. Örneğin, AYM, 03.03.2016, B.NO: 2013/5653; AİHM, 16.7.2013, Mater-Türkiye, B.No: 54997/08; HGK, 06.12.2013, E.2013/4-443, K.2013/1646; CGK, 13.02.2007, E.2007/2-28, K.2007/34; 19.CD, 02.11.2020, E.2019/30287, K.2020/13553; 19.CD, 15.04.2019, E.2019/1533, K.2019/7233; 4.CD, 11.12.2014, E.2013/41028, K.2014/35880; 4.HD, 23.10.2019, E.2017/1685, K.2019/4894; 20.12.2017, E.2017/3558, K.2017/8501 sayılı ilamlardaki hukuki nitelendirme de bu şekildedir.
  9. Basın yayın mensubunun, görüşlerini yayın yoluyla ifade ederken, belli oranda kışkırtıcı, abartılı, kaba, rahatsız edici, ağır, sert eleştiri, polemik niteliğinde veya bu yönleri olan bir içerikte yayın yapmaları hoş görülerek nispeten korunmuştur. Kararlarda ifade özgürlüğü, yalnızca iyi karşılanan veya rahatsız edici bulunmayan veya kayıtsız kalınan bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda saldırgan, sarsıcı bir etki oluşturabilen veya rahatsız eden türdeki bilgi veya fikirler için de geçerli olduğu vurgulanmıştır. Örneğin, AİHM, 23.9.1998, Lehideux ve Isorni-Fransa; CGK, 13.02.2007, E.2007/2-28, K.2007/34; 19.CD, 03.05.2018, E.2017/6373, K.2018/5569; 4.CD, 12/03/2014, E.2012/28050, K.2014/8102 sayılı ilamları bu mahiyettedir.
  10. Cevap niteliğinde veya karşılıklı konuşmalardaki sınırlar biraz daha geniş tutulmuştur. Örneğin, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 26.03.2015 tarih ve 2014/8386 esas, 2015/3689 karar sayılı ilamına göre, davacının davalı hakkında yaptığı açıklamalara cevap mahiyetinde davalı tarafından dava konusu edilen ifadelerin kullanıldığı, mahkemece, hakaret olarak kabul edilen ifadelerin davalının kişisel değer yargısı niteliğindeki görüşleri ve davacının kendisi ile ilgili değerlendirmelerine karşılık cevapları olduğu, bu nedenle ifade özgürlüğü sınırları içinde kaldığının kabulü gerekir. Başka kararlarda da benzer nitelendirmeler yapılmıştır. Örneğin, Yargıtay 4.Ceza Dairesi’nin 03.10.2023 tarih ve E.2021/11924, K.2023/21876 sayılı ilamında sanıkların internet haber sitesinde yayınlanan programda, iştirak halinde aynı suçu işleme irade ve fikir birlikteliği içerisinde karşılıklı diyalog halinde gerçekleştirerek yayınladıkları, sanıkların hakaret suçunu işledikleri gerekçesiyle ilk derece mahkemesince verilen mahkûmiyet kararının temyizi üzerine Yargıtay ceza dairesi, suça konu olaydaki sözlerin katılanın şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, haber ve eleştiri niteliğinde olduğu, aksi düşüncenin, suçla korunmak istenen değeri ölçüsüz bir şekilde genişletmek ve ifade özgürlüğünü ön plana çıkaran evrensel hukuk düşüncesiyle bağdaşmayan bir yorum anlamına gelebileceği dolayısıyla hakaret suçunun unsurları itibari ile oluşmadığı gözetilmeden sanıkların beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesini bozma gerekçesi yapılmıştır. Benzer nitelendirmelerle bozma yapılan aynı dairenin 17.04.2024, E.2021/24199, K.2024/4955 ile 19.CD, 05.07.2018, E.2018/3292, K.2018/8231 sayılı ilamlar da bu yöndedir.
  11. Yüksek mahkemelerce benimsenen ölçülerin değerlendirildiği yukarıdaki açıklamaların yasal dayanağı olan söz konusu maddeler, Anayasamızın düşünce ve kanaat hürriyeti ile ilgili 25, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetine yönelik 26, basın hürriyeti konusundaki 28; 5187 sayılı Kanun’un amaç ve kapsam hakkındaki 1, basın özgürlüğüne yönelik 3; 6112 sayılı Kanun’un amacına ilişkin 1; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10/1; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin görüş ve anlatım özgürlüğüne dair 19. Maddeleridir.

“OLAYIN TÜM AŞAMALARI BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLMELİDİR”

Cumhuriyet Savcısı Asım Ekren, basın yayın mensuplarının ifadelerinin suç teşkil edip etmediği ve tazminat gerektirip gerektirmediği konularını ele aldı. Bilirkişi raporuna dayanarak, sanığın ifadelerinin olayın tüm boyutlarıyla incelenmesi gerektiğini belirtti. Yapılan değerlendirmelerde, gazetecinin ifadelerinin hukuka uygunluk sınırlarını aşmadığı ve kanunen suç olarak tanımlanmadığı belirtildi. Ayrıca, eleştirilerin kamu görevlileri ve ünlü kişiler için daha hoşgörülü bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı. Bu bağlamda yüksek mahkemelerin belirlediği ilkelerin dikkate alınmasının önemine işaret edildi.

orta-ajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort